Solmayan Çiçek: Ahmet Minguzzi

Bütün Türkiye’yi derinden üzen, merhum güzel çocuk, şehit Ahmet Minguzzi’ nin annesi sevgili Yasemin Hanım bir söyleşi programında şöyle anlatıyor:

Solmayan Çiçek: Ahmet Minguzzi
Solmayan Çiçek: Ahmet Minguzzi

Bütün Türkiye’yi derinden üzen, merhum güzel çocuk, şehit Ahmet Minguzzi’ nin annesi sevgili Yasemin Hanım bir söyleşi programında şöyle anlatıyor: “Ahmet doğdu, sene 2010, 23 Nisan, güzel bir gün, ben mesleğimi bıraktım, bilmiyorum belki de içime doğdu, bir şey bana mesleğimi bıraktırttı, ‘ben bu çocuğa bakmak istiyorum, onu çok sevmek istiyorum, hep onunla beraber olmak istiyorum’ dedim, böyle düşüncelerim vardı iyi ki de öyle yapmışım zaten, doya doya, sevgi dolu, çok güzel bir 14 sene oldu, kısa oldu ama çok güzel oldu. Pamuk gibiydi, bebekliğinde de öyleydi narin bir çiçek...”

Dünyanın bütün anneleri bu önemli satırları okumalı. Yasemin hanım oğluna doya doya sevgi vermiş ve bir çiçek büyütmüş. Şu anda çok acılı ama güzel anılar biriktirebilmiş. Peki ya oğluna doya doya sarılmadan, onu sevmeden, onunla vakit geçiremeden bu olay yaşansaydı? Elbette hiç yaşanmasaydı. Dikkatleri çekmek istediğim nokta: ebeveyn çocuk ilişkisidir. Bazı anne babalar çocuklarına sarılmıyor, öpmüyor ve sevgi göstermiyor. Ne için? Yarının garantisi var mı? Olsa dahi çocuklar hep çocuk olarak kalmıyor. Çocuklara çocukken sarılmak çocukken ilgi ve sevgi vermek çok önemli...

Ülkemizdeki şiddet olaylarını zaten konuşuyorduk; fakat çocuk şiddeti ve akran zorbalığı maalesef henüz ideal seviyede konuşulup tartışılmıyor. Eğitimci, akademisyen, pedagog,  sosyolog ve psikologlar çocuklardaki şiddet kavramını geniş perspektifte ve güncel gelişmeler ışığında yeniden ele almalılar.

Çocuk dünyaya geldiği ortamda kaydetmeye ve çevresinde gördüğü düzeni kopyalamaya meyilli bir varlıktır. Çocuk, onu yetiştiren ebeveyninden aldıkları ile beslenir.  Sevgisizlik,  ilgisizlik, anne babanın birbiri ile çatışmasına şahit olmak, şiddet içerikli medya unsurları,  şiddet temalı oyunlar, anne babanın yanlış yöneltmesi ve diğer faktörler çocuğu şiddete yönelten negatif unsurlardır. Okul öncesi dönemde çocuk için anne babanın her hareketi doğrudur. Bu nedenle 0-7 yaş büyük önem arz eder. Bu dönemde çocuk anne babasının davranışlarını ve söylemlerini taklit eder. Anne ve baba olmak sıradan bir statü değildir; itina ve eğitim isteyen dünyanın en mühim mesleğidir. Evladının eline telefon verip bin bir çeşit silah içeren kanlı oyunları oynamasına izin veren ebeveyn, şiddet suçuna karışan çocuk kadar belki de daha fazla suçlu konumdadır. Toplumun huzuru, ailenin sağlıklı varlığı ile doğru orantılıdır. Aile, sağlıklı aile olabilmenin şartlarını barındırmıyorsa, çocuğun refahı ve potansiyel suçlu bireylerin önüne geçmek adına çocuklar aileden alınmalıdır. Çocuk bir ebeveynin oyuncağı, oyun hamuru,  arkadaşı, deneme tahtası, veliahdı, suç ortağı, tetikçisi, maşası, malı, mülkü değildir. Çocuk,  kendi hayatı olan kendisi için bir insandır. Onu dünyaya getirmiş olmak onun sahibi olmak demek değildir.

‘Ekran süresi’ , ‘sanal oyun’ sanıldığı kadar yüzeysel ve masum olmadığı gibi çocuğun beyninde kopyalamaya ve taklit etmeye yönelik işleyen şiddeti çocuğa aşılayan güçlü dinamiklerdir. Bu oyunların çoğunda +18 ibaresi olmasına rağmen pek çok çocuk bu oyunları oynamaktadır. Oysa gerçek oyunların verdiği mutluluğu veremeyen faydayı kaybetmeseydik daha farklı gündemlerimiz olurdu. Sessiz sinema, kulaktan kulağa, yakan top,  körebe,  saklambaç, satranç, seksek, evcilik, izcilik, kuklalar... Ne oldu bizim zamanın patates baskısına? Nereye saklandı çamurdan yaptığımız oyuncaklar? Hacivat neredesin? Masallar ne olur gitmeyin? Tekerlemeler ne ara terk ettiniz bizi?

Size çok önemli bir husustan bahsediyorum, çocuklar boşlukta, çocukların gözü önünde sere serpe şiddet ve unsurları açık büfe artık; ama bundan daha da korkunç bir şey var: o da çocukların anne babaları ile vakit geçirmiyor olması.

Bazı anneler sevgi verir bir çiçek büyütür. O çiçek solmaz ve sonsuza kadar var olur.

Bazı anneler ise ya anne olmamalıdır ya da anne olmalıdır.