Mumcular ve Tarımsal Yaşam: Bodrum’un Yeşil Yüzü

Betonun, asfalta karışan tuzun ve kalabalık kıyı şeridinin gölgesinde kalan yeşil bir dünya: Mumcular.

Mumcular ve Tarımsal Yaşam: Bodrum’un Yeşil Yüzü
Mumcular ve Tarımsal Yaşam: Bodrum’un Yeşil Yüzü

Betonun, asfalta karışan tuzun ve kalabalık kıyı şeridinin gölgesinde kalan yeşil bir dünya: Mumcular. Bodrum’un doğasına, tarımına ve insanına dokunan bu bereketli bölge, kentin gerçek ruhunu barındırıyor.

Bodrum’u sadece deniz, güneş, plajlar ve yaz eğlencesinden ibaret sananlara küçük bir not: Bu yarımada, sadece maviyle değil, yeşille de var. İşte o yeşilin en saf, en üretken hali ise Mumcular ve çevresinde hayat buluyor. Kimi için sıradan bir mahalle ya da iç bölge… Ama işin içine biraz dikkatli bakarsanız, karşınıza Bodrum’un tarımsal belleği, hatta ekolojik vicdanı çıkar.

Toprakla Barışık Bir Yaşam Biçimi

Mumcular, Bodrum’un merkezinden yaklaşık 30 kilometre içeride, Karaova Ovası’nın kalbinde yer alıyor. Bu bölge, yıllardır zeytinlikleriyle, üzüm bağlarıyla, bal üretimiyle ve geleneksel tarımsal faaliyetleriyle biliniyor. Betonlaşmanın hız kazandığı Bodrum merkezine inat, burada hâlâ sabah serinliğinde tarlaya giden insanlar, küçük kooperatiflerle birlikte ürünlerini işleyip pazara çıkaran üreticiler var.

Ama mesele sadece üretim değil. Tarımsal yaşam, burada bir kültür. Tıpkı bir zeytin ağacı gibi sabırlı, köklü ve dirençli…

Bodrum’un Saklı Ekolojik Alanı

Son yıllarda iklim değişikliği, kuraklık, aşırı yapılaşma gibi konular, Bodrum’un gündeminde haklı bir yer edindi. Ancak bu sorunlarla mücadelede Mumcular gibi bölgeler çözümün parçası olabilir. Çünkü burada hâlâ yerel tohumlar korunuyor, su dikkatli kullanılıyor, organik tarım girişimleri artıyor.

Özellikle Karaova-Der gibi sivil toplum oluşumları, tarımın sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel bir miras olduğunu vurguluyor. Yerli üreticilerin desteklenmesi, ekolojik pazarların kurulması, çocuklara tarım eğitimi verilmesi gibi girişimler, Bodrum’un geleceği adına umut verici.

Tarımla Turizm El Ele Gider mi?

Bu soru, Bodrum’un kaderini belirleyecek sorulardan biri. Evet, yıllardır “turizm mi tarım mı?” ikilemi konuşulur. Ancak bu sorunun bir diğer yüzü daha var: Neden ikisi bir arada olmasın?

Agroturizm yani tarıma dayalı turizm, Mumcular gibi bölgeler için önemli bir fırsat olabilir. Misafirler sadece sahilde güneşlenmekle yetinmeyip bir zeytinliğe girebilir, üzüm hasadına katılabilir ya da yerel peynirin nasıl yapıldığını öğrenebilir. Böylece hem üretici kazanır, hem de turist gerçek Bodrum’u tanımış olur.

Yerel Ürünler, Gerçek Tatlar

Bodrum’a özgü ürünlerin başında gelen Bodrum Mandalinası, zeytinyağı, polen ve bal, karakılçık buğdayı, köy peynirleri gibi değerler, bu bölgenin birer armağanı. Ne yazık ki, market raflarındaki ithal ürünler bu zenginliği gölgeliyor.

Ama hâlâ Mumcular pazarında sabah erken saatlerde taze toplanmış domates, biber, patlıcan bulabiliyorsanız, hâlâ yerel kadınların yaptığı erişteyi, salçayı, reçeli alabiliyorsanız… Umut var demektir.

Kentten Kaçanların Yeni Yurdu

Son yıllarda özellikle pandemi sonrasında birçok insan Bodrum’un merkezinden uzaklaşıp daha sakin ve üretken bir yaşam arayışına girdi. Mumcular ve çevresi bu anlamda yeni bir yaşam merkezi haline geliyor. Ancak burada da dikkatli olmak şart. Plansız yapılaşma, kontrolsüz nüfus artışı bu alanın da doğal yapısını tehdit edebilir. Eğer bu bölgeler de betonlaşırsa, Bodrum sadece denizini değil, yeşilini de kaybeder.

Son Söz: Bodrum’un Geleceği Topraktan Geçiyor

Eğer Bodrum bir gün kimliğini kaybederse, suçlu sadece oteller, villalar, yollar olmaz. Aynı zamanda bizler de oluruz; çünkü biz, tarıma sahip çıkmadık. Mumcular, bugün hâlâ direniyor. Hâlâ toprağına güveniyor. Hâlâ kendi kendine yetebileceğini biliyor.

O zaman belki de “gelişmek” dediğimiz şey, biraz yavaşlamak, biraz üretmek ve biraz da toprağa eğilmek demektir. Bodrum’un kalbi sadece marinada değil, tarlada da atıyor. Bunu unutmamak gerek.