İzin Ver İçindeki Atlar Koşsun

Bazen her şey üst üte gelir. Sorunların biri bitmeden diğeri başlar.

İzin Ver İçindeki Atlar Koşsun
İzin Ver İçindeki Atlar Koşsun

Bazen her şey üst üte gelir. Sorunların biri bitmeden diğeri başlar. Güneş herkese doğarken ay demir atar da yüzsüz yüzsüz kalkmaz kanepeden. İnsanlar hep birlikte anlaşmış gibi sinirinizi bozacak ne varsa tekrar ede ede üzerinize gelir. Kalbin ağrır, yüreğin acır, yaraların içten içten sızlar… Mevsimler gelir geçer, kuşlar göçer gider, soğuyan çay bardakları tekrar ısınır.

İnsan, ırmaklar gibi akmalıdır, ağacalar gibi hep ayakta kalmalıdır, ölü taklidi yapmak katilleri uzaklaştırmaz. Kolları sıvamak ve yola devam etmek gerekir.

Her insanın içinde bir at vardır. Ve bu atların hepsi koşmak ister. Kimisi içindeki atını gönlünün bodrumuna kilitler, kimisi çatı katın hapseder. Kilitler, kaygılardır. Kapılar ise karamsarlıklar. Karamsarlık kapılarının arkasında koşmayı bekleyen atlar vardır. Bezmiş insanlar elindeki kaygı kilitleri ile içindeki atları gömerler. Böyle yapmayın! İzin verin içinizdeki atlar koşsun. Kim bilir o atlar üretmek, çalışmak, yol almak, yararlı ve güzel işler şeyler yapmak için daha güzel yerlere.

Sevgili dostlar bazıları da yaşam perdelerinde şöyle yapar; atını özgür bırakır, ama kötü tecrübeler yaşar. Eti kemiği acır. Tırnakları sızlar. Atı da kendi de boynu bükük kalır. Sonra şiirler okunmaz, çiçekler filizlenmez, yokuşlar çıkılmaz olur. Yani önce hayata sonra kendine küsme durumu. Eskiden yaşlılarımız “Evde ne yaşanırsa yaşansın sofraya küsülmez.” derlerdi. İşte hayat da öyle “Evren de ne yaşanırsa yaşansın yaşama küsülmez.”

İçinizdeki ata küsmeyin ona da kendinize de bir şans daha verin. Hayat ne kadar içinden çıkılmaz olursa olsun her zaman biraz daha zorlamayı, tekrar denemeyi ve bir şansı daha hak eder. Çünkü hayat denilen film tek ve son seanslık bir filmdir. Tekrarı izlenemeyen ve fragmanı da asla izletilmeyen filme hayat denir.

Hatalar da insan içindir hüzünler de… Rüzgâr eser, yağmur yağar, insan tecrübeyi süt diye içerek büyür. Dostlar, sohbet, yürüyüş, renkli salatalar, limonlu çorbalar, balkondaki saksılar, sokaktaki çocuklar, yeni diziler, köpüklü kahveler, yollarda çekilmiş fotoğraflar, Mustafa Ceceli şarkıları, kalabalık semt pazarı, biraz şiir ve biraz da masal kitapları bunlar senin içindeki atları gezegenin en güzel kokan papatyalı kırlarına salabilir. Bırak onu da film bitmeden yetişsin.

Umut sazı susmaz, duymuyorsan duymaya çalış. Ama çalış.