“Kaptan" Gemisini Aldı Gitti

Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

“Kaptan" Gemisini Aldı Gitti
“Kaptan" Gemisini Aldı Gitti

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol

Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Yahya Kemal Beyatlı

Çok sevdiğim bir arkadaşım daha sonsuza gitti.

“Kaptan”ı 1970’li yıllarda Stockholm’de tanıdım. Aslında adı Durali Bozkır’dı ama kimse o isimle seslenmezdi. Herkes Kaptan olarak tanırdı onu.

Antalyalıydı tekne kullanmasını iyi bilirdi. Stockholm’den Antalya’ya gitmişliği vardır yelkenlisiyle.

O kadar yolu nasıl gittiğini sormuştum.

- Kolay. Kayığı bırak Stockholm’den aşağı doğru. Hep kıyıyı takip et. Malmö Kopenhag arasında Öresund Boğazını geç. Devam. Avrupa kıyılarını izleyerek git.  Portekiz’i geçince şaşırıp Afrika’ya devam etme. Cebelitarık Boğazı’ndan sola Akdeniz’e gir. Dooosdoğru git. Girit, Rodos... Türkiye’ye geldin sayılır. Datça’da artık rakı roka balık zamanı... Dinlen.

Gitti geldi gerçekten birkaç kez.

Durali’nin on parmağında on marifet vardı. Benim aklıma hemen çok güzel yemek, ekmek ve resim yapması gelir.

Annesi gelmişti Stockholm’e.

Durali birgün sevinçle eve geliyor. Annesine bir tablosunu sattığını söylüyor.

-  Kaça sattın?

-  2500 krona (Bugünün parasıyla on bin liranın üstünde)

Annesi seviniyor.

- Ne güzel oğlum, boya boya sat.

Aradan zaman geçiyor, Durali durmadan boyuyor ama satamıyor. Satmak ayrı sanat çünkü. Anası tekrar devreye giriyor:

- Oğlum senin baban çok güzel ekmek yapardı. Sen de bir fırına gir, ekmek yap sat.

Durali fırına girmedi ama bazı lokantalarda aşçılık yaptı. Çok güzel yemek yapardı.

Gençliğimizde çok evinde kaldım, yemeğini yedim, şarabını içtim.

Stockholm’ün en kafadengi meyhaneleri kentin en merkezindeki Södermalm ve Vasastan’daydı. “Kaptan”ın evi Vasastan’da Sveavägen caddesi üzerindeydi. Benim en sevdiğim mekanlardan Tennstoppet’e yakındı. Tennstoppet entel, dantel , devrimci, hippi, gazeteci, yazar, sanatçı takımının buluştuğu yerdi. Gecenin sonunda Kaptan’a telefon ederdim. Çoğunlukla yatmamış olurdu. Onun evine gider biraz da onunla sohbet edip orada “konuk” olurdum.

“Kaptan”n evi zaten tam bir buluşma yeriydi. Kimler kimler geldi geçti oradan. Hem onun hem benim samimi arkadaşımız İsmet Sekmen hemen hep oradaydı. Stockholm’e gelen birçok Türk sanatçı, müzisyen oraya uğrardı. O sıra Stockholm’de oturan Zülfü Livaneli ve Tuncel Kurtiz sık uğrayanlardandı. Nesimi, Daimi gibi ozanlarımızı da orada tanımıştım. O sazlı sözlü sohbetleri banda da alırdı. Kimbilir ne oldu o değerli anı kayıtları.

Durali de herkes gibi birçok işe girdi çıktı. Türk çocuklarına öğretmenlik yaptı. Bazı kitapları resimledi. Örneğin Yaşar Kemal’in ünlü Binboğalar efsanesi Johan Werkmäster tarafından ”Låt tistlarna brinna” adıyla basit bir İsveççe ile yazıldı. Kitap Durali Bozkır tarafından resimlendi.

Hep söylerim, insan arkadaşlarının değerini ayrıldıktan sonra anlıyor.

En son ortak arkadaşımız Hasan Erol Aydın’a sormuştum Durali’yi görüp görmediğini. Rahatsız olduğunu biliyordum. Birgün buluşup hasret giderelim, demiştik. Olmadı.

Durali Bozkır meçhule giden gemisine bindi gitti.

Geriye güler yüzlü anılarını bıraktı.

Saygı, sevgi ve özlemle anıyorum sevgili kardeşimi.

Işıklarda uyusun. Başımız sağ olsun.

Not: Ailesi, 13 Ağustos Çarşamba günü saat 15.00 -21.00 arasında, Stockholm’de Aspsätravägen 3  127 37 Skärholmen adresindeki lokalde taziyeleri kabul edecek.