İsveç’e Yazıklar Olsun!
İsveç iyice şaşırdı. Yeni bir olay değil. 1980’li yıllardan beri şaşkın. 1960 ve 1970’li yıllarda hem çalışmak için gelenlere hem de sığınmacılara kucak açıyordu. Her başı dara düşen İsveç’e koşuyordu.

İsveç iyice şaşırdı. Yeni bir olay değil. 1980’li yıllardan beri şaşkın. 1960 ve 1970’li yıllarda hem çalışmak için gelenlere hem de sığınmacılara kucak açıyordu. Her başı dara düşen İsveç’e koşuyordu.
Öğrenciler güler yüzle karşılanıyor, kendilerine burs bile veriliyordu.
1980’li yıllarda kapı kapanmaya başladı. Artık yabancıların İsveç’te çalışma oturma izni almaları zorlaştıkça zorlaştı. O eski insancıl İsveç’in yerini ne yaptığı belirsiz, şaşkın bir İsveç geldi. İsveç’e gelmek isteyenlerle yapılan söyleşiler saygısızlaştı.
1985 yılında olsa gerek, evlilik yoluyla İsveç’e gelen bir Türk delikanlıya zifaf gecesi eşinin ne renk, nasıl, hangi model bir kilot giydiği bile sorulmuştu. Eşine de aynı soru sorularak, bu insanlık dışı uygulamayla evliliklerinin doğru olup olmadığı denetlenmişti. Neyse ki gençlerin yanıtları aynı olmuş ve bu saygısız sınavı geçmişlerdi. Bu tür saygısız, rencide edici mahrem sorular olağanlaşmıştı.
Bir Türk derneğinde olayı duyduğumda çok üzülmüş ve kızmıştım. Zamanın Göçmen Bakanı Anita Gradin (Sosyal Demokrat) ile bir söyleşi yaptım. Göçmen sorunlarını konuştuk. Tüm zorluklara ve sorunlara karşın yine de pembe bir tablo çizmeye çalışıyordu. Sonunda bu olayı anlattım ve “Size evlendiğiniz gece hakkında mahrem sorular sorulsa neler hissederdiniz?” sorusunu yönelttim.
Çok rahatsız oldu, mavi gözleri utanma, üzüntü ve kızgınlıkla bakıyordu.
– İnsanların mahremiyetine saygısızlık yapıldığını bilmiyordum. İnceleyeceğim.
Söyleşiyi İsveç Radyosu’nda hem Türkçe hem İsveççe yayınladık. Pek çok kadın olaydan duydukları üzüntüyü, rahatsızlığı belirtip yetkilileri kınadı.
Gerçekten de bir süre bu tür saygısızlıklar olduğunu duymadık. Ama sanırım bugün çok daha büyük saygısızlıklar yapılıyordur. Çünkü artık İsveç kapıyı iyice kapatmak istiyor. Kimseyi içeri almamak için kuralları, yasaları hiçe sayıyor. Hele bu son hükümet İsveç’in yüzkarası oldu. İsrail’in yaptığı soykırımına çanak tutuyor. Filistinli yaralı, açlıktan ölmek üzere olan çocukları bile almıyor.
.....
Milas’tan bir kardeşim aradı. Komşusunun çocuğu İsveç’te oturan babasının yanında yüksekokul okuyacakmış. İstediği okula da kabul edilmiş. Tüm koşulları yerine getirmiş. Oturma izni için başvurmuş. İstanbul’da İsveç Başkonsolosluğu’nda kendisiyle mülakat yapılmış. Şimdi de kendisine yanıt gelmiş: RET.
Bana ne yapılabileceğini soruyor. Göçmen Dairesi’nden gelen yanıtı okudum. Oturma izni için üç gerekli koşul var:
-
Kimlik kanıtlanmalıdır.
-
İsveç’e girmek ve orada oturmak için geçerli bir pasaportun olması gereklidir.
-
Oturma izni verilmemesi için herhangi bir neden bulunmamalıdır.
Ayrıca şu açıklamalar var:
İsveç’te tüm gün öğrenim için herhangi bir öğrenim kurumuna kabul edilen ve gerekli ödemeleri yapan kişiye yüksek öğrenim için oturma izni verilir.
Kişi öğrenim süresince geçimini sağlamak ve geri dönüşünü karşılayacak maddi güce sahip olduğunu göstermelidir. Kişi ayrıca İsveç’te geçerli hastalık sigortasına sahip olduğunu göstermelidir. Ayrıca toplum asayişine tehdit oluşturmamalıdır.
Göçmen Dairesinin yanıtında bu gencimizin yukarıdaki koşulları yerine getirdiği de açık seçik yazıyor. Ne var ki, tüm koşulları yerine getirmesine karşın gencimize İsveç’te kalma ve öğrenimini tamamlama izni verilmiyor.
Bana göre RET için geçerli bir neden yok. RET, Göçmen Dairesi’nde bu kardeşimizin başvurusuna bakan memurun keyfi kararı.
RET kararına gösterdikleri neden: Cevaplar kısa ve genel.
“Programda hangi kursları okuyacağını bildiremedin” deniyor. Oysa çocuk yazmış: UI design, web design, game design, art director... Daha roman mı yazacaktı?
“Neden İsveç’te okumak istediğin konusunda babanın İsveç’te oturuyor olmasını gösterdin.”
“Göçmen Bürosu senin öğrenimden başka nedenlerle İsveç’te kalmak istediğin konusunda kuşku duyuyor.” Hangi nedenler? İddia sahibi ispata mecbur değil midir?
Sonuç: RET
.....
Buyurun buradan yakın. Gözünün üstünde kaşın yok der gibi bir şey...
Hani Türkiye’de en başarılı öğrenciler mülakatta çakıyorlar ya, aynı öyle...
Şimdi itiraz dilekçesi yazılacak. Bence gencimiz okulun internet sitesini açıp okuyacağı dal hakkındaki tüm bilgileri ballandıra ballandıra genişleterek roman gibi yazmalı. Ama bu kez de, “fazla uzatmışsın” derlerse yandık.
Her şeyi bir yana bırakalım, çocuğun babası İsveç’te oturuyor. Oğul babayla, baba oğulla birlikte olmak istiyor. Aile fertlerinin birleşebilmesi de uluslararası bir hak. İsveç bu hakkı bile ret kararı için gerekçe yapıyor.
“Senin niyetin okumak değil, senin niyetin başka” diyor. Bir gencin babasının yanında okumak istemesi kadar doğal ne olabilir? Okulu bitirdikten sonra orada kalmak isterse onun da yasası, kuralı var. En basitinden, “Bir çocuk babasının yanında kalabilir.” Daha ne?!
İsveç göz göre göre kendi koyduğu kural ve yasaları çiğniyor. Çiğnemekle kalmıyor, bu kural ve yasaların üstüne çıkıp deli gibi tepiniyor, cılkını çıkarıyor.
Bizim, “İsveç, İsveç” deyip sevdiğimiz ülke bu hallere mi düşmeliydi?! Düşürenlere yazıklar olsun!