GİRGİN: Yerel Yönetimlere Köi Yetkisi Vermek, Yanlışta Israr Demektir

Bu hafta Bayındırlık İmar Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda görüşülen “Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmeleri tamamlandı.

Bu hafta Bayındırlık İmar Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda görüşülen “Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin görüşmeleri tamamlandı. Önümüzdeki günlerde teklifin Genel Kurul’a sevk edilmesi bekleniyor. Teklifte, Türkiye Çevre Ajansının özel şirketler kurması, MUÇEV ile Göcek ve Dalaman Koylarının mapa ve şamandıra işletme işinin özelleştirilmesi hakkında hükümler içeriyor.

Komisyon görüşmelerinde, teklif hakkında konuşma yapan Girgin, Yerel yönetimlere Kamu – Özel İşbirliği projesi yapma yetkisi veren 12. Madde’yi eleştirdi ve bunun yanlışta ısrar demek olduğunu vurguladı. Girgin konuşmasında şunları söyledi:

“KAMU-ÖZEL İŞ BİRLİĞİ PROJELERİ BÜTÇE İÇİN ÂDETA BİR KARA DELİĞE DÖNÜŞMÜŞTÜR”

“Kamu-özel iş birliği projeleri bütçe için âdeta bir kara deliğe dönüşmüştür. Hem maliyetinin yüksekliği ve dolara endeksli olması hem kamu yararını göz ardı etmesi hem de ihale sürecindeki birtakım olumsuz işler kamu-özel iş birliği projelerinden yeterince ağzımızın yandığını göstermektedir.

Öyle ki şehir hastaneleri sözleşmelerine bile ulaşabilmenin mümkün olmadığı zamanlar olmuştur. Maliyet açısından örnek olarak bu alanın uzmanı Profesör Uğur Emek'e göre kamu-özel iş birliği yöntemiyle yapılan Bilkent Şehir Hastanesinin maliyeti geleneksel yöntemden yüzde 73 daha yüksektir.

Ayrıca, bu sözleşmeler dolara endekslidir. 2021 başında dolar 7,43 TL idi, bugün 16,38 TL; kamu-özel iş birliklerinin maliyeti sadece kurdan kaynaklı en az 1 trilyon 259 milyar lira artmıştır.”

KAMUSAL HİZMETLER ÜZERİNDEN BİRİLERİNİN ZENGİNLEŞMESİNİN ÖNÜ AÇILIYOR

“Kamu-özel iş birliği projelerinin sicili ortadayken yerel yönetimlere arıtma, geri kazanım, sıfır atık yönetimi kapsamında atık toplama, taşıma, geri kazanımı bertaraf etme işlerini yap-işlet-devret ya da işlet-devret yöntemiyle özel sektöre yaptırabilme yetkisi vermek, yeni bir rant kapısı açmak, kamusal hizmetler üzerinden birilerinin zenginleşmesinin önünü açmaktır.

Yap-işlet-devret modeliyle yapılacak yatırımların mahalli idarelerin kanunda belirtilen projeler için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından zaten onay alma zorunluluğu var. Bir de 3996 sayılı Kanun'la yapılırken tüm şartnameleri ve yetkilendirme belgesini de ayrıca alma mecburiyeti getirmiştir. Yapılan iş için mahalli idarelerin elde edeceği geliri blokajlı banka hesabına göndermesi, kullanılmasının önlenmesi ve bu hesapta yapılacak ödemelerin de izinli olması gerektiği hükme bağlanmıştır. Zamanında blokajlı banka hesabına gönderilmeyen gelirler için belediyeye gelen gelirden kesinti yapılması ve hesaba gönderilmesi öngörülmüştür.”

YEREL YÖNETİMLERİN KENDİ KAYNAKLARINA ERİŞİMİ AZALACAK

“Tüm bu düzenleme yerel yönetimlerin kendi kaynaklarına erişimini azaltacaktır. Bu madde 8'inci maddeyle de bağlantılıdır. Bakanlığın onayıyla yetkilendirilen şirketler aracılığıyla kurulan tesisler için blokajlı bir banka hesabı açılacağı öngörülüyor. Hesabın kim tarafından yönetileceğine dair bilgi bulunmuyor. "Hesaba aktarılan gelirler şirket ve belediye arasında paylaştırılacak." deniliyor. Kim tarafından paylaştırılacak? Maksimum otuz yıl olarak üst hak verileceği öngörülüyor. Bu çok uzun bir süre. Bu durum yerel yönetimleri yirmi-otuz yıl sürecek büyük bir işletme, hizmet bedelini ödemek zorunda da bırakabilecektir. Yatırım süreci kastedilerek "Devlet bütçesinden tek kuruş çıkmıyor." şeklindeki bir tezle savunulan yirmi-otuz yıla kadar uzayan işletme süresince ise garanti ödemeleri nedeniyle tam kâbusa dönüşen KÖİ projeleri iktidarın yandaşlarına haksız yere kaynak aktarması dışında bir işe yaramıyor. Bu nedenle madde metni tekliften çıkarılmalıdır.”