HKP’li Çolak’tan Muğla’da JES Yapılmasına Tepki
HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak, Muğla’da yapılmak istenen 32 Jeotermal Enerji Santralleri projesine tepki gösterdi.
HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak, Muğla’da yapılmak istenen 32 Jeotermal Enerji Santralleri projesine tepki gösterdi.
7 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanan 10’u Bodrum’da olmak üzere Muğla genelinde toplam 32 yeni Jeotermal Saha inceleme ihalesinin açılmasına Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak, “AKP’giller yerel seçimlerde teslim alamadığı Muğla’yı; topraklarını peşkeş çekerek cezalandırmak istiyor” başlıklı bir açıklama yaparak tepki gösterdi. Açıklamada, “Muğlalı vatandaşlarında çevrenin göz göre tahrip edilmesi ve birilerine peşkeş çekilmesine sessiz kalmamaları gerekir. HKP saflarında mücadeleye katılmalıdırlar. Gelecek kuşaklara zehirli ve tahrip edilmiş doğa ve çevre bırakmak yerine, onurluca bir mücadele pratiği bırakmak zorundalar” ifadelerine yer verdi.
“BELDELERİMİZİ JES’LERLE ÇEKİLMEZ HALE GETİRECEKLER”
Açıklamanın devamında Çolak, “Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının; Jeotermal Enerji Santralı (JES) sahası kararı verdiği ve arama çalışmaları için tespit ettiği Muğla’nın çeşitli ilçelerindeki 32 alanın ilanı Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre; 28’i arama, 4’ü işletme olmak üzere toplam 32 jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme ruhsat sahası açık teklif usulüyle ihale edilecek. Daha sonra da denizi ve doğası ile hepsi birbirinden güzel doğal ve tarihi özelliklere sahip olan beldelerimizi; ileride oluşturulacak JES’lerle çekilmez hale getirecekler” ifadelerine yer verdi.
“KANSER VAKALARININ ARTIŞINA NEDEN OLACAKTIR”
Çolak, JES’in zararlarını vurgulayarak, “Zira JES’lerin doğaya ve yöre insanlarına nasıl zararlar verdiği Aydın’da somut bir şekilde yaşanmaktadır. Bu yörelerin ranta kurban edilmesinin yanı sıra; Jeotermal Elektrik Santrali ile yörenin suları kirlenecektir. Yeraltı kaynaklarından pompalanan su, boru sistemlerinden gezerek geri gönderilecek ve bu işlem sırasında içeriğindeki kükürt ve tuz nedeni ile boru içerinde etkileşime girerek suda kirlenmeye neden olacaktır. Kirlenen su tarım toprağını, içme suyunu kirletip canlıların yaşamına zarar verecektir. Açık sistemlerde havaya hidrojen sülfür, karbondioksit, amonyak, metan ve bor yayılacaktır. Çürük yumurta kokusuna benzer bir koku ile bölge halkı orada duramaz hale gelecektir. Aynı zamanda açığa çıkacak kükürtdioksit asit yağmurlarına sebep olacaktır. Bu yağmurlardan ağaçlar, bitkiler, göller, akarsular etkilenecek. JES’lerden çıkacak ve havaya karışacak gazların küresel ısınmaya da neden olduğu biliniyor. Bu durum yöre insanında kanser vakalarının artışına da neden olacaktır” ifadelerine yer verdi.
“DOĞAYI VE TARİHİ MİRASIMIZI TAHRİP ETMEKTELER”
Çolak, “Dahası hemen hepsi turizm bölgesi olan bu yörelerde JES’lerin kurulması turizmi tamamen ortadan kaldıracağı gibi, insanların ve hayvanların göç etmesine, bitki ve ağaçların kurumasına da neden olacaktır. Bu iktidarın on sekiz yıldır ülkeye yaptığı kötülükleri say say bitiremeyiz. Başta Cumhuriyetin en önemli kazanımları olan Laiklik ilkesini ve Hukuku yok ettiler. Orduyu, Eğitimi, Sağlığı, Basını ve Üniversiteleri hiçe çevirdiler. Doğayı, çevreyi ve tarihi mirasımızı sürekli tahrip etmekteler” dedi.
“ÇED RAPORLARI ALINMIŞ MIDIR?”
JES arama çalışması için ÇED raporunun alınıp alınmadığını soran Çolak, “Muğla’da gündeme getirilen JES sahası arama çalışmaları da bu tahribatlardan birisidir. Buralarla ilgili ÇED raporları alınmış mıdır? Gerçi tüm devlet mekanizmasını ellerine geçirdiklerinden bu raporların da ısmarlama olduğu örneklerini çokça görmekteyiz.Örneğin; Manisa Salihli Çapaklı Köyü’nün verimli üzüm bağlarını JES’lere kurban etmek için “Acele Kamulaştırma Kararı” aldılar. Yani bu iktidar kendisini hiçbir hukuk kuralı ile bağlı görmüyor. Açıkça Anayasa ve yasalara aykırı olan yönetmelik değişiklikleriyle köylümüzün kadimden beri kullandığı meralarını, otlaklarını ve yaylalarını da imara açtılar. Antalya Kaş Çukurbağ Yarımadasında olduğu gibi; 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Yasasına aykırı olarak zeytinli tarlaların vasfı değiştirilip imar rantları elde etmekteler” ifadelerine yer verdi.
“TURİZM CENNETİ OLAN BAKİR KOYLARINA, KIYILARINA GÖZ DİKTİLER”
Çolak,“Bu saldırgan, açgözlü ortaçağcılar bu kez de ülkemizin Turizm Cenneti olan beldelerimizin bakir koylarına, kıyılarına göz diktiler. Buralardaki korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarımıza, Arkeolojik Alanlara, Doğal Sit Alanlarına, Zeytin tarlalarına saldırmaktalar. Çünkü onlar için, tarihin, kültürün, doğal varlıkların hiçbir değeri yoktur. Nereden bir haksız kazanç elde ederiz, vurgun vururuz, çalarız-çırparız diyedir bütün çabaları” dedi.
“DEVLET RANTİYEYE KURBAN ETMEKTEDİR”
Çolak, Anayasa’nın çevre ile ilgili maddelerini hatırlatarak, “Bilindiği gibi; Anayasa’nın 63.maddesi devlete; tarih, kültür ve tabiat varlıklarını koruma görevini yüklemiştir. Ama devlet bu görevini yapmak yerine buraları rantiyeye kurban etmektedir. Diğer yandan, Anayasanın 56. maddesinde de; “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” denilerek vatandaşlara da çevreyi koruma ve çevre kirliliğini önleme görevi verilmiştir” ifadelerine yer verdi.
“ÇEVRENİN BİRİLERİNE PEŞKEŞ ÇEKİLMESİNE SESSİZ KALMAMALARI GEREKİR”
Çolak açıklamasını, “Türkiye’nin en Yurtsever, Halkçı, Çevreci ve Kamucu Partisi olan Halkın Kurtuluş Partisi (HKP); “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” olan kamu mallarının göz göre göre, yerli yabancı parababalarına peşkeş çekilmesine, çevrenin, doğanın ve tarihi güzelliklerimizin tahrip ve talan edilmesine seyirci kalmamaktadır. Bu vurgun ve talanlara karşı gücümüzün yettiğince mücadele ediyoruz. Suç Duyurularında bulunuyor, İdare Mahkemelerinde İptal davaları açıyoruz. Muğlalı vatandaşlarında çevrenin göz göre tahrip edilmesi ve birilerine peşkeş çekilmesine sessiz kalmamaları gerekir. HKP saflarında mücadeleye katılmalıdırlar. Gelecek kuşaklara zehirli ve tahrip edilmiş doğa ve çevre bırakmak yerine, onurluca bir mücadele pratiği bırakmak zorundalar” diyerek sonlandırdı.