Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. Yıldönümünde Sessizlik
Geçen yıl, Kıbrıs Barış Barış Harekatı’nın 50. Yılı nedeniyle BİR DAHA ASLA – YAVRUVATAN’DA TÜRK (SOY)KIRIMI isimli bir kitap yayımladım.

Geçen yıl, Kıbrıs Barış Barış Harekatı’nın 50. Yılı nedeniyle BİR DAHA ASLA – YAVRUVATAN’DA TÜRK (SOY)KIRIMI isimli bir kitap yayımladım.
Kıbrıs üzerine çok kitap yazıldı. Bunu diğerlerinden ayıran neydi?
Yabancı kaynaklara dayanarak, Kıbrıs Türklerine uygulanan kırımları belgeleriyle açıklamak için bir dosya hazırlamak istemiştim.
Türklere kasıtlı ve planlı bir şekilde etnik temizlik uygulanıyordu. Ancak bugüne dek ne yerel ne de uluslararası mahkemede suç işlediğinden şüphe edilenler mahkeme önüne çıkarılmamışlardı. Soykırım suçu işlendiği konusunda mahkeme kararı alınmamıştı.
Örneğin "BM Koruması Altında Soykırım" kitabında yazılanları anlattım ve yazarı Kıbrıs’ta Barış Gücü subayı olarak görev yapmış olan Willy Lindh ile söyleşi yaptım. (1) İsveç Barış Gücü Komutanı Albay Jonas Waern’in Kıbrıs isimli kitabında anlattıklarını yazdım. Bülent Ecevit ile yaptığımız söyleşiyi kitaba koydum. (2) Daha pekçok kitap ve tanığın anlattıklarına yer verdim. Ayrıca Kıbrıs’ın Anadolu ve Anadoluluların yurdu olduğunu gösteren bilgi ve belgeleri de kitaba koydum. Yıllarca Stockholm Akdeniz Müzesi Kıbrıs Bölümü Müdürlüğü yapmış olan Marie-Louise Winbladh’ın kitaplarını ve anlattıklarını yazdım.
Amacım, KKTC’den vazgeçilemeyeceğini, Türklere Bir Daha Asla (soy)kırım uygulanamayacağını vurgulamaktı. Gerek KKTC’nin gerekse Türkiye’nin Türklere uygulanan kırımların soykırım olduğunu bir mahkeme kararıyla dünyaya kabul ettirilmesine katkıda bulunmaktı.
Bu kararın KKTC’nin tanınmasına büyük katkıda bulunacağına inanıyordum.
Kitaba KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ve Danışmanı Kıbrıs Mücahitlerinden Prof. Dr. Ata Atun önsözler yazdılar.
Ama ne yazık ki, bizim kitap hiçbir işe yaramadı. Kendimiz yazdık, kendimiz okuduk.
Sadece Ulusal Kanal’da Sayın Şule Perinçek ile Sayın Zafer Bilgin program yaptılar. Basının gerisi sus pus.
Bir sessizliktir gidiyor.
KKTC reyting getirmiyor. Birileri çaktırmadan sus işareti mi yapıyor ya da işaret parmağıyla “sakın ha” mı diyor?
Hani Annan Planı gündemdeyken zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül demişti ya Denktaş’a, “bir sandık portakal bile satamıyorsunuz. Ne bağımsızlığı” diye. Denktaş’ta Gül’e çok sert yanıt vermişti. (3)
Günümüzdeki sessizlik o olayı anımsattı.
Bana kalırsa daha önce de yazdığım gibi, madem Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bir Türk devleti olarak tanıyor Cumhurbaşkanlığı forsumuza bir yıldız daha eklenmelidir. (4)
KKTC ve Kıbrıs Türkünün Türkiye Cumhuriyeti ve tüm Türkler açısından önemini anlatmaya gerek var mı?
Bu samimiyeti ve kararlılığı göstermemiz tüm dost devletlerin de KKTC’yi tanıması için zorunludur.
Yoksa KKTC’nin önce GKRY ile birleşip sonra da tüm Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması kaçınılmaz bir son olabilir.
Adalara bakıp tarihten dersler çıkaralım.
Görünen köy kılavuz istemez.